Albrecht Dürer, 21 Mayıs 1471 tarihinde bir kuyumcunun oğlu olarak Nüremberg’de dünyaya gelmiştir. Nüremberg, İtalya ve Hollanda gibi iki önemli sanat merkezinin tam ortasında yer almaktadır. Dürer’in sanatında, ilk dönemlerde Hollanda ve daha sonra belirgin bir şekilde İtalyan sanatının etkileri gözlenebilmektedir, ancak onun kendi yaratıcı gücü her türlü etkinin ötesine geçmiş ve Almanya’nın sanat tarihine kazandırdığı ilk önemli isimlerden birisi olmuştur.
Henüz 13 yaşında, aynadan bakarak yapmış olduğu ve günümüze gelen en erken çalışması olan bir oto-portre çizimi, sanatçının oldukça erken bir yaşta resim temeline sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Başlangıçta bir süre, kuyumcu olan babasının yanında çalışmıştır. Bu işte edindiği tecrübe, ona ileride yapacağı gravürler için yardımcı olacaktır. Daha sonra, 1486 yılında, Michael Wolgemut isimli bir ressamın atölyesine girmiş ve burada eğitimini sürdürmüştür. Wolgemut, dönemin tanınmış ve önemli ağaç baskı sanatçılarından birisidir ve aynı zamanda Dürer’in büyükbabası, yayımcı Anton Koberger’in kitapları için de ağaç baskılar üretmektedir. Dolayısıyla, bu atölyede yetişen Dürer, bu dönemde çalışmalarını baskı resim üzerine yoğunlaştırmıştır.
Sanatçı, 1489 yılının sonlarında Wolgemut’un atölyesindeki çıraklık eğitimini tamamlamış ve bir gezgin olarak 4 yıl boyunca Avrupa’nın çeşitli şehirlerine uğramıştır. Nüremberg’den ayrıldıktan sonra, ilk iki yıl nereleri ziyaret ettiği hakkında net bir bilgi yoktur. Ancak, bu dönemden kalan ve birinde annesini diğerinde ise babasını resmettiği 1490 tarihli iki yağlıboya portre, Dürer’in kariyerinin başlangıcından itibaren yağlıboya resme ilgi duyduğunun birer göstergesidir. 1491/92 yıllarına tarihlenen ve bir desen çalışması olan Başı Sarılı Oto- Portre ise, onun sanatsal üretimindeki malzeme ve teknik zenginliğinin erken gelişimini işaret ettiği kadar, portre ve özellikle oto-portre konusuna duyduğu ilgiyi yansıtmaktadır.
Dürer, seyahatinin sonraki iki yılında Colmar, Basel ve Strasbourg gibi önemli merkezlerde bulunmuş ve Basel ve Strasbourg’da bir süre kitap resimleyicisi olarak çalışmıştır. Bu uzun seyahat, onun mesleki birikimini ve deneyimini arttırmış ve önünde yeni ufuklar açmış olmalıdır. 1494 yılında Nüremberg’e geri dönmüş ve kentin tanınmış ve eski ailelerinden birisinin kızı olan Agnes Frey ile evlenmiştir.
Aynı yılın sonbaharında, onu derinden etkileyecek bir sanat ortamının içine gireceği İtalya’ya, Venedik’e gitmiştir. Bu gezinin nedeni olarak, bu sırada Nüremberg’de her gün 100 kişinin ölümüne neden olan veba salgını gösterilmektedir. Ancak, bu dönemde pekçok kuzeyli sanatçı için İtalya’da klasik sanatın izlerini görmek ve İtalyan rönesansını incelemek bir gereksinim gibidir. Nedeni ne olursa olsun, genç Dürer açısından ilk İtalya ziyareti, eşi benzeri olmayan bir deneyim olmuştur. Venedik’te Mantegna, Pollaiuolo ve Lorenzo di Credi’nin eserlerinden kopyalar yapmış ve özellikle çıplak konusuyla ilgilenmiştir. Kısa süreli bu İtalya tecrübesi, onun sadece mesleki araştırmaları değil, hayat görüşü açısından da büyük önem taşıyacaktır.
İtalya’nın onun üzerindeki etkilerinin boyutu 1498 tarihli Oto-Portre’de izlenebilmektedir. Bu resmi, Venedik ziyaretinin ardından yapmıştır. Şık kıyafeti, bakımlı saçları ve sakalıyla 27 yaşındaki Dürer, Rönesans portre geleneğine bağlı bir şekilde bir iç mekanda yer almaktadır. Arka plan duvarla sınırlıdır, ancak resmin sağ kısmında doğaya açılan bir manzara vardır. Burada, 15.yüzyıl Floransa resim geleneğine uygun bir şekilde, uzaklara doğru kıvrılan bir nehir ve Alp manzarası görünmektedir. Kendisini sağ kolu resmin alt köşesine dayanmış olarak ¾ cepheden gösteren Dürer, batı resim sanatı tarihinde kendi portresini yaptığı bilinen ilk sanatçılardan birisidir. Bakımlı ve şık bir İtalyan kentsoylusu görünümünde olması, onun kendisini çağdaşı kuzeyli sanatçılardan farklı bir statüde gördüğünü ortaya koymaktadır.
Gerçekten de, Dürer çağdaşı Alman sanatçılardan farklı olarak, ortaçağ resim geleneğinden ayrılan ve İtalyan Rönesans resminden güç alan bir anlayışın Almanya’da yaygınlaşmasında çok önemli bir rol oynayacaktır...
Yorum Yaz Yorumu İptal Et